Genç Kalem : Sonsuzluğa Namzet/Derviş-1

Yaşı kırkı geçkindi. İyi kötü günler görmüş, işinde başarılı olmuş, gereksiz tatsızlıklardan kaçınmış, mutsuzluğu hiç sevmez, neşeli, matrak, sevecen bir o kadarda vakarlı ciddi birisiydi.

Bu aralar geçmişe çok gider kafası rüya geçmiş gibi yıllar dersi. Muhabbeti çok sever, gereksiz sohbet, dedikodudan da uzak gezerdi.

Dedik ya geçmişi çok düşünürken geleceğin belirsizliğine de kayıtsız kalamazdı. İster istemez sonsuzluğu rahmanın merhametini uçsuz bucaksız bilinmeyen o evreni düşünür, ayrı bir mutluluk duyar hüzünlenirdi.

Her zaman yanında sıcacık bir dost eli arar bulamazsa da içine dönerdi. Ona da göre insan bilinmezdi, sır gibiydi. Onun için kendisini çok inceler ama kimseyi de çok fazla anlamaya, anlam vermeye çalışmazdı. Ona göre bu onun vazifesi değildi. Bu günlerde içinde belli belirsiz beliren ümit ışığı, aynı zamanda hüzün onu olgunlaştırıyor pişiriyordu. Biliyordu gittiği bu yoldan çıktığı bu basamaklardan geri dönüş yoktu. Gördüğünü göreceğini görecekti. Yaşayacağını yaşayacak ve ivedi olarak daha çok çalışacaktı. Çünkü zamanı kısıtlıydı. Sonsuzluğa özlem duymak bunun farkına varmak onu daha da güçlendirmişti. Artık bilinçli yaşıyordu. Bu duruma kayıtsız kalamazdı. Bir çiçeği, bir çocuğu sevmeliydi. Bir ağaç, bir fidan dikmeliydi. Bir yoksula dokunmalıydı, bir el sıkmalıydı. Daha çok sevmeliydi. Hayata daha çok bağlanmalıydı. Daha çok âşık olmalıydı sevdiklerine. Çünkü dönülmez bir yola girmişti.

Dervişi daha çok güçlendiren de geçmişte yaptığı hatalardı. Tüm yaptıklarından ders çıkarmıştı. Hatalarını en aza indirmişti. Tabi ki hatasız kul olmazdı. Ama hayatı daha düzenliydi. Bir amacı vardı. Bir amaca hizmet ediyordu.

Yaptığı küçük birşeyi bile tutkuyla yapıyordu. Küçük şeylerden mutlu oluyordu. Ara sıra bir araya geldiği dostları, arkadaşları ile yüce yaradan hakkında, memleket meseleleri hakkında konuşuyor, daha çok mütelaa da bulunmak için daha çok okuması gerektiğini biliyordu. Bunun farkındaydı.

Biliyordu ki mana maddeyi yenerdi, mevcut bulunduğu dünya maddeyi barındırıyordu. Cam kırıklarından ibaretti bu dünya oysaki sonsuzluk can kırıklıklarıyla doluydu. Yüce rabbim ruhundan ruh üflemişti bu bedene ve dönüşümüz ancak onaydı. Evet, tamda bu yıllarda anlamıştı yaşanacaksa yaşanacak gidilecekti ancak kırmadan incitmeden dökmeden ne olursa olsun dik durarak bir gün bavulunu alıp gidecekti çok uzaklara. Tüm bunları düşünürken dervişin aklına sorumlulukları yapacakları geldi. Bireydi topluma açılmamıştı çok fazla kime ne zararı olabilirdi ki. Yine de sorumlulukları yapacakları vardı dedik ya 1.rabbine kulluk2.kul hakkı yememek.3.rabbine şirk koşmamak 4.yalan söylememek bunun gibi büyük günahları düşündü. Demek ki dedi zaman dur daha değil sonsuzlukla arana maddeyi koyarım vaktini sıranı bekle. Bu yolda daha çok yanacaksın pişeceksin. Ondan sonra mana ya geçeceksin. Daha vaktin var. Tüm bunları düşünürken sabah ezanı okunuyordu. Al yazmalı oyalı eşarbıyla annesi oğlum kalk namazını kıl evet biliyordu sonsuzluğa giden yolda deryada damlaydı hatta bir hiçti. Bu madde âleminde bir süre daha misafirdi kim bilir. Tüm bunları dünürken tamam anne dedi. Kalktı yaradanın huzuruna çıktı namazını kıldı ve duaya yakarışa geçti birinci madde neydi kulluktu.

Düşücelerinizi paylaşabilirsiniz : pehlevanlaromer06@gmail.com

Vizyon Haber Gazetesi internet sitesini ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Yorum yapın