Uykusu ağır sayılmazdı hafifte sayılmazdı sabah beş gibi uyandı. Bismillah dedi kalktı, yüzünü yıkadı geldi yatağın üzerine tekrar oturdu. Kafası sersem gibiydi. Dünkü kafa karışıklığı mı dersin yeni gün yaşayacakları kendisine henüz yabancı olan hiç bilmediği, yâda aklına gelen toplantılar randevuları mı adına ne dersen de kafasında şimşek çakmıştı. Yüzünü iki eliyle ovuşturdu. Neyse ki biraz daha iyiydi kafasını toparlamıştı. Sabahın altısında metroya binecek bir buçuk saatlik yol gidecek sonra inince metrodan kahvaltısını yapacak masasına geçip işe koyulacaktı. Evde sanki varlığından kimsenin haberi yok herkes ölü gibi uyuyordu. Bir an aklına gelmedi değil oğlumu uyandırayım, sonra ya da boş ver dedi, yanağından öptü evden hazırlanıp çıkarken.
Metro sessizdi bir o kadar da yağmurluydu hava kenarda gazete okuyanlar ya da kitap okuyanlar. Birisinin elindeki romanı gördü. Yanık buğdaylar Ahmet Günbay yıldız daha önce okumuştu. Nede çabuk geçiyor zaman dedi yirmi yıl önce okumuştu. Birde gazetenin manşetindeki haber gözüne çarptı. Aşk acısı gencecik çocuğun sonu oldu. Nişanlısı tarafından terk edilen çocuk nişanlısını bıçakladı. Cinayet haberi. Bir an duraksadı. Kafasını yönünü değiştirdi.
Metrodan inince yağmur biraz dinmişti. Kahvaltısını yaptı her zamanki yerde ve müdür yardımcısıyla yolda karşılaştı. Kendi halinde kayıtsız bir hali vardı başıyla selam verdi kuruma beraber girdiler. Sanki kuruma girerken aklından her şey silinmişti. Sakin bir ruh haline bürünmüştü. Sekreterin yanından geçerken efendim günaydın dedi. Selin odama gelir misin dedi sakince. Tabi efendim dedi Selin.
Bugünkü programımızı söyler misiniz dedi ???
1.Yönetimle onda haftalık olağan toplantı yapılacak
2.Oniki de Enver beyle yemekli toplantı
3.Onüçotuzda kuruma gelen misafirler makamda ağırlanacak
4.15:00 da açılışa gidilecek
5.17:00 da yakındaki bir kasabanın yardım konusuyla ilgilenilecek
6.20:00 da şehrin ileri gelenlerinden birisinin düğününe katılacaktı.
Aslında programları tekdüze gibi gelse de alışılmış olsa da her güne yeni bir anlam katmak fark yaratmak istiyordu. Yönetim toplantısında gelir gider kalemleri, bütçenin denkleştirilmesi, tayin isteyen üç kişinin yerine gelecek kişiler, görevlerimizin bilinci, genel giderlerimiz, fikir alışverişleri yapıldı. İki üç muhalif kişinin dışında kararlar oy birliğiyle elbirliği ile kabul edildi.
Aslında beklemeyi de bekletilmeyi de hiç sevmezdi. Enver bey nerde kaldı dedi. Onu beklerken evi arayayım dedi. Kendisini o kadar işine konsantre etmişti ki evi unutmuştu. Eşi Betül’ü aradı Betül sitem dolu bir şekilde telefonu açtı aradığına pişman olmuştu. Yeni mi aklına gelebildik dedi. Aslında belli ki ikisi de ayrı dünyaların insanlarıydılar kader bir yerde ağlarını örmüştü işte. Hal hatır sordular karşılıklı tam kapatırken telefonu Enver bey çıkageldi. Enver bey eski bir iş adamıydı. Bayağı öncesine dayanırdı tanışıklıkları buyur etti oturdular. Hâl hatırdan sonra haberlerde sende Enver bey dedi Başkan. Başladı anlatmaya Enver bey o işleri artık bize vermiyorlar, senin bilgin var mı dedi. Başkan anladı demek istediğini ve artık o işler ihale usulüyle veriliyor Enver bey dedi. Komisyon toplanır karar verir dedi siz münacatınızı yaptıktan sonra dedi. Başkanın söyledikleri Enver beyin hoşuna gitmemişti. Belli ki aklı akbabalık çakallık peşindeydi. Bir hinlik düşünüyordu. Başkanda zaten hem onu kırmamak geri çevirmemek için bu yemekli toplantıyı kabul etmişti hem de az da olsa güveni kalmıştı ona karşı .
Kuruma geçtiğinde misafirler çoktan gelmişti. Bir şehit annesiydi. Annenin bir tarafta yüreği yanarken bir taratanda başkana sarıldı sende benim oğlumsun hepiniz benim oğlumsunuz dedi. Başkan gözyaşlarını tutamadı acılı anneye sarıldı. Belli ki benimsemişti vatanın birliğini bütünlüğünü ay yıldızlı Al bayrağımızın rengi burnunda tütüyordu toprağımızın kokusu sonra kendisini toparladı anne tanıştırdı yanındaki kızıyla bu da benim yavrum üniversite okuyor doktor olacak dedi.
Daha gün bitmemişti başkanın programı da devam ediyordu. Gözleri camdan aşağı daldı baktı öyle hüzünlendi. Kendi kendine söylendi. Aslında bu halktan bu şehit annesinden başka kimi vardı. Millet devletti devlet milletti. Aklında ne ailesi eşi çocuğu nede anne babası vardı. Devlet oydu o da devletti. Görevinin başına yücelirken vazifenin içinde nefsi erimişti. Halka hizmet hakka hizmetti anlamıştı bunu diri bir ruh taşıyordu o biliyordu o esas kahramanlar isimsizdir dilsizdir konuşurlar ama siz anlamazsınız. İçindeki sevginin aşkın gücü yaşama yaşatma kudreti onu yüceltmişti. Başka bir şey şahsi bir şey düşünemez olmuştu başkan gözlerini camdan içeri çevirdiğinde Selin karşısındaydı efendim açılışa gidecektiniz dedi bir anda kendisine geldi takım elbisesinin düğmelerini ilikledi bismillah dedi odasından çıktı. Gerçek kahramanlar dilsizdir konuşurlar ama siz duymazsınız sözü aklımda kalmıştı başkandan.